Yazıyı Özge Nur Dilber’in sesinden dinlemek için videoyu çalıştırın…
Seneler önce engellilerin sorunlarını işlemek için yaptığımız bir etkinlikte, konuşmacı hocalarımızdan biri şöyle demişti:
“Değerli hocalarımıza ve yöneticilerimize sesleniyorum. Bakın, engellenen bireylerin yalnızca kendileri engelli olmaz; aileleri ve yakın arkadaşları da karşılaştıkları engellerden bir şekilde etkilenir. Örneğin, engellenen bireylerle ilgilenmek için çoğu anne işini bırakıyor. Engellenen bireyleri emanet edecek kimse olmadığı için aile bireyleri dışarı çıkamıyor. Bu yüzden size yeni bir meslek gibi gelebilir ama biz eğitimcilerin, üniversitelerde özel gereksinimli, engelli ve yaşlı bireylerle ilgilenecek, onlara nasıl davranılacağını bilen insanlar yetiştirmemiz gerekiyor. Bu alanda çok büyük bir eksikliğimiz var.” demişti.
Bu konuşmayı dinledikten sonra gerçekten bu alanda büyük bir eksiklik olduğunu fark ettim. Araştırıp gözlemlediğimde ise toplum olarak bu konuda oldukça cahil olduğumuzu anladım. Bildiğim kadarıyla hala bu tür eğitimler ve çalışmalar yapılmıyor ve biz bu açığımızı hep anneler üzerinden kapatmaya çalışıyoruz. “Anne işini bıraksın, hayatından vazgeçsin, evde oturup çocuğuna baksın” mantığıyla hareket ediyoruz. Özel gereksinimli bireylerin annelerine erken emeklilik ve bakım parası gibi uygulamalarla çözüm bulmaya çalışıyoruz. Bir bakıma, anneleri de evde kalmaya mecbur bırakıyoruz. Buna bir de toplum baskısı eklenince, anneler ister istemez kendi hayatını, işini gücünü bırakıp çocuklarıyla birlikte evde oturuyor.
Bu bakış açısı ve bu yaklaşım bence yapılan en büyük hatalardan biridir. Bakın, aslında dünya genelinde buna benzer eğitim programları mevcut. Örneğin, yurtdışında Care Assistant (Bakım Yardımcısı) ya da Support Worker gibi programlar, engellenen bireylerin sadece fiziksel ihtiyaçlarına değil, aynı zamanda sosyal, psikolojik ve duygusal gereksinimlerine yönelik eğitim veriyor. Bu programlar, bakımın sadece fiziksel boyutla sınırlı olmadığını, bireyin bütüncül bir yaklaşımla desteklenmesi gerektiğini öğretiyor. Bu tarz eğitimlerin ülkemizde de yaygınlaştırılması, uzmanlaşmış kişilerin yetiştirilmesi, engellenen bireylerin yaşam kalitesini ciddi anlamda yükseltebilir.
Benzer şekilde, Türkiye’de Anadolu Üniversitesi gibi bazı üniversitelerde Engelli Bakımı ve Rehabilitasyon programları mevcut, ancak bu programlar daha çok rehabilitasyon odaklı. Benim vurgulamak istediğim ise, bu bakım hizmetlerini daha geniş çapta ele alıp, sosyal, psikolojik ve fiziksel destek verecek profesyoneller yetiştirecek yeni bölümler açılması. Bu, özel gereksinimli bireylere çok daha kapsamlı ve nitelikli bir destek sağlayabilir. Üniversitelerimizde, bahsettiğim bu tarz programları hayata geçirmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Şimdi bazılarınız, “Aman Onur, iş çıkarıyorsun! Engelli veya yaşlılarla bizim eve temizliğe gelen Ayşe de ilgilenir” diyebilir. Mecbur kalırsa tabii ilgilenir, ancak ne kadar faydalı olur? Tartışılır. Ben, toplumda yaygın olan bu bakış açısını, uzmanlığı fizik olan birinin kalp doktorluğu yapmasına benzetiyorum. Temizlikte uzman olmak başkadır, engellenen bireylere yardımcı olmak başka. Maalesef, biz her konuda olduğu gibi bu işi de birbirine karıştırıyoruz.
Arkadaşlar, şunda anlaşalım: Üniversitelerde sadece mühendislik ya da tıp gibi alanlarda eğitim verilmesinin yanı sıra, benim anlattığım gibi bölümler açılmalı ve bu insanları da devlet, ihtiyacı olanlar için yönlendirmeli. Bu alanda gençlerin enerjisinden, gücünden faydalanmalıyız. Anneleri bakım parası vereceğiz diye evde oturmak zorunda bırakmamalıyız.
Eğer bunu yapabilirsek, yani bu konuda uzman insanlar yetiştirebilirsek, engellenen bireylere annelerinden çok daha fazla yardımcı olabiliriz. Onlara gerektiği gibi yaklaşıp eğitimler vererek yeteneklerini ortaya çıkarabilir, çalışmaya teşvik edebiliriz. Bu arada, ben ve arkadaşlarım bu eksiklikleri bildiğimiz ve gözlemlediğimiz için bir şeyler yapmaya karar verdik. Ekim ayında, başta kamu çalışanları olmak üzere herkesin davetli olduğu “Dokunma Hassasiyeti Olan Özel Gereksinimli Bireylere Nasıl Müdahale Edilmeli” konusunda, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ile birlikte bir bilgilendirme etkinliği düzenleyeceğiz ve insanları elimizden geldiğince bilgilendirmeye çalışacağız.
Unutmayalım, bu anlattıklarımızı gerçekleştirecek gücümüz de bilgimiz de var. Yeter ki gözümüzü açalım, sorumluluk alalım ve işin bir ucundan tutalım. Engeller, sadece karşımıza çıkan fiziksel ya da zihinsel sınırlamalar değil, bakış açılarımızda başlıyor. Birlikte hareket ettiğimizde, biz bu engelleri yıkar, yarınları daha adil ve erişilebilir hale getiririz.
Yazan: Onur Ustaoğlu – Seslendiren: Özge Nur Dilber – Bolçi’nin Katkılarıyla, Bolu Olay Gündem Gazetesi, Konuşan Yazılar…
Bir yanıt bırakın