Yazıyı Meryem Coşkunca’nın sesinden dinlemek için videoyu çalıştırın…
Biliyorsunuz, hayatın her alanında farklı düşünmeyi, farklı açılardan olaylara yaklaşmayı çok severim. Sanırım bu durum, sahip olduğum yetenekler ve eğitimci bir ailede yetişmemden kaynaklanıyor. Aslında bu durum çoğu zaman başıma iş açsa da sanırım iyi bir özellik, çünkü hayata farklı açılardan, farklı pencerelerden bakarsanız insanların görmediği, farkında bile olmadığı şeyleri görürsünüz ve gördüğünüz yerde sorun varsa, o sorunu çözmek için elinizden geleni yaparsınız.
Mesela içinde bulunduğumuz hafta, okulların ve eğitimin gündem olduğu bir hafta. Bu hafta oryantasyon denilen okula alışma eğitimleri başladı ve pazartesi günü de okullarda ders zilleri çalacak. Herkes okul masraflarını ve eğitimin nasıl olacağını konuşuyor; ancak konuşulmayan, akıllara bile gelmeyen şeyler var. Bunları hatırlatmak ve anlatmak için, öğretmenlerimin izniyle ve aflarına sığınarak çocukken çok oynadığım “Öğretmencilik oyununu” burada oynamak istiyorum.
Bu oyunda ben öğretmen olacağım ve sınıftaki öğrencilere birkaç soruluk sınav yapacağım. Öğrenci olarak tüm eğitimcileri, yöneticileri ve yetkilileri bekliyorum. Biraz kalabalık bir sınıf oldu farkındayım ama kendim dünyanın en yaramaz öğrencisi olduğum için bu sınıfla başa çıkabilirim. Ayrıca dersimde ve yapacağım sınavda kopya çekmek serbest; ama bence hiç uğraşmayın, alıştığınız gibi ezbere dayalı bir sınav olmayacak yani kopya bir işe yaramaz.
Hadi bakalım, çıkarın kâğıtları kalemleri ve yazın!
- Soru: ‘Okula gitmek isteyen engellenen bir öğrenci, okul kapısına geldiğinde ne yapar?’ Cevaplar arasında ‘Rampadan uçarcasına çıkar’, ‘Asansörle zirveye ulaşır’ veya ‘Merdivenlerle dost olur’ gibi seçenekler var; ama maalesef doğru cevap ‘Çevresine bakar, yardım bekler’. Çünkü hala bazı okullarımızın fiziksel şartları ve ulaşılabilirliği engellenen bireyler için henüz hazır değil.
- Soru: ‘Engellenen bir öğrenciye uygun materyaller sağlanmadığında, öğretmen ne yapar?’ A) ‘Bugünlük hayal gücünüzü kullanın çocuklar!’ der. B) ‘Şu eski tahtayı bir de Braille yazıyla mı kaplasak?’ diye düşünür. C) ‘Kitapları seslendirecek birini bulsak ne güzel olurdu’ diye iç geçirir. D) ‘Öyle bir malzeme mi varmış?’ diye şaşkın şaşkın bakar.
Cevap mı? D şıkkını seçenler, ne yazık ki doğruyu buldunuz! Çünkü okullarda bu tür materyallerin eksikliği sıkça karşımıza çıkıyor. Belki de biraz daha hayal gücü kullanmamız gerekecek.
- Soru: ‘Bir öğretmen, sınıfında engellenen bir öğrenci olduğunda ne yapar?’ A) Öğrenciye özel ders materyali hazırlar. B) Sınıf arkadaşlarını bilgilendirir ve destek olmaları için teşvik eder. C) ‘Şimdi bu çocuğa nasıl ders anlatacağız?’ diye kara kara düşünür. D) ‘Bu durumu daha önce hiç duymadım’ der ve şaşırır. E) ‘Bu çocuk beni ve sınıfımı yavaşlatır’ diye düşünür.
Evet, E şıkkını işaretleyenler, üzülerek söylemeliyim ki doğru cevabı buldunuz! Çünkü eğitim sistemimizde, ne yazık ki bu düşünceye sahip eğitimcilerimiz var. Halbuki bu durumlarda asıl yavaşlatan, şu an uygulanan ezberci eğitim sistemi, bu konudaki bilgi eksikliği ve önyargılardır.
Sorular biraz garip oldu; gülümsetti de, düşündürdü de, biliyorum ama işte benden öğretmen olursa sorular da böyle olur. Ayrıca burada sadece yazdığım sorunlar değil, inanın böyle birçok yaşanan ve gündeme bile getirilmeyen sorunlarımız var. Bizim bu sorunları çözmek için mutlaka dile getirmemiz ve gereken çözümleri insanları ayırt etmeksizin yapmamız lazım.
Mesela, eğitim sistemimiz ezbere dayalı değil, yaratıcılığa dayalı olmalı. Öğretmenlerimize eğitim verirken mutlaka özel gereksinimli bireylerle ilgili de eğitim vermeliyiz ve her zaman amacımız erişilebilir okullar, herkes için eşit erişilebilir bir eğitim olmalı. Yoksa her yıl bu sorulara hep aynı cevapları verir, sınıfı geçemezsiniz…
Yazan: Onur Ustaoğlu – Seslendiren: Meryem Coşkunca – Bolçi‘nin Katkılarıyla Bolu Olay Gündem Gazetesi, Konuşan Yazılar
Bir yanıt bırakın