
Yazıyı Fatma Gül Demir’in sesinden dinlemek için videoyu çalıştırın…
Ben bazı çalışmalarımda yapay zekâyı kullanmayı, yani ondan fikir almayı severim. Her konuda yaptığım gibi yapay zekâyı da zorlamayı severim. Dün gece yapay zekâdan, engellenen bireylerin ihtiyaçlarını listelemesini istedim. Hemen yazdı: erişilebilirlik, eğitim, bakım, sağlık… Yani herkes tarafından bir çırpıda söylenecek şeyleri sıraladı.
Ben gülümsedim. “Ya, sen hani zekiydin? Bunlar ihtiyaç ama konuşulması kolay ihtiyaçlar,” deyip onurustaoglu.com.tr’ye bir göz atmasını söyledim. Oradaki söyleşilere bakmış ve “Özel Gereksinimli Bireylerde Cinsellik” ile “Güzellik ve Bakım Herkesin Hakkıdır!” söyleşilerine takılmış. “Ben hiç bu ihtiyaçları düşünmemiştim. Merak ediyorum, bu söyleşileri yaparken sizi en çok zorlayan şey neydi ve bu bakış açısıyla yaklaşmak nasıl aklınıza geldi?” diye bana sorular sormaya başladı.
Şimdi gülümseyerek “Onur, yapay zekâyı bile bozmuşsun. Senin ona soru sorman gerek, onun sana değil,” diyenler olabilir. Ne yapsın çocuk, bilmiyormuş; değişik gelmiş bunlar, öğrenmek için sormaya başlamış. Tabii ben de gerekli cevapları verdim. Ancak bir yandan da düşünmeye başladım: Her şeyi bilen yapay zekâ bile “Bu konuları bilmiyordum,” diyorsa biz bazı şeyleri yeterince anlatamıyoruz, konuşmuyoruz, dile getirmiyoruz galiba.
Bu da aslında ihtiyaçların ve sorunların tek bir çatı altında toplanmamasından kaynaklanıyor gibi geliyor bana. Örneğin dikkat edin, birçok bakanlık var ama engellenen bireylerin ihtiyaçlarıyla ve sorunlarıyla ilgilenen bir bakanlık niye yok? Ya da tamamen devlete bağlı, siyaset üstü bir kurumun çatısı altında bu sorunlar ve ihtiyaçlar niye toplanmıyor?
Soruyorum sizlere: Tek bir çatı ya da özel yetkili bir bakanlık olsa bazı güncellenmeyen yasalar şimdiye kadar es geçilir miydi? Çağımızın gereklerine uygun olmayan ifadeler ve düzenlemeler, daha hızlı fark edilip güncellenebilirdi bizde bazı sorunları yaşamamış olurduk. Gelişmiş ülkelerde işi yalnızca engellenen bireylerin sorunlarıyla ve ihtiyaçlarıyla ilgilenen yerler var. Örnek vermek gerekirse şunları sıralayabiliriz:
- International Disability Alliance (IDA): 14 global ve bölgesel engelli örgütü ile birlikte Birleşmiş Milletler’de daha kapsayıcı bir dünya için çalışır.
- Disabled Peoples’ International (DPI): 1981 yılında kurulmuş, 130’dan fazla ülkede faaliyet gösteren uluslararası bir insan hakları organizasyonudur.
- The Arc: 60 yılı aşkın bir geçmişe sahip, 80’den fazla ülkede engellilere yardım eden geniş çaplı bir sivil toplum kuruluşudur.
- Handicap International: Engelli bireylerin yaşam kalitesini artırmak amacıyla faaliyet gösteren uluslararası bir ajanstır.
- World Blind Union: Görme engelli bireylerin haklarını savunmak ve onların katılımını artırmak için çalışan uluslararası bir birliktir.
Bunlar gibi bir kurumu biz Türkiye’de niye oluşturmuyoruz? Ancak bu oluşumları yaparken de yönetimi mutlaka engellenen bireylerin elinde olacak şekilde düzenlemeliyiz. Bunun nedeni de şu: Bisiklete binmeyi bilmeyen, o bisikletin karşılaştığı engelleri göremez. O yüzden kurumu kurup engellenen bireylerin yönetmesini sağlamalıyız.
Şimdi bazıları “Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı var ya,” diyecek. Tamam, var; iyi niyetli bir şekilde bir şeyler yapmaya çalışılıyor. Ama ülkemizde ne yazık ki engellenenler konusunda her şey çok dağınık yürütülüyor. Kurumlar arasında koordinasyon yok. Bazen devlet kurumları kendi verdiği engelli kimlik kartını bile tanımıyor, tekrar tekrar sağlık raporu istiyor. Projeler, uygulamalar geniş kitlelerle yapılamıyor. İşte bence tüm bunlar, bu konuda dağınık çalışıldığının ve bazı konuları, ihtiyaçları yeterince konuşmadığımızın, tartışmadığımızın ve doğal olarak atladığımızın en basit örnekleri.
İnanın bana, engellenen bireylerin sorunlarını çözmek için bir bakanlık kurulursa ya da özel bir birim oluşturulursa ve bu yapı siyaset üstü olur, doğrudan bu sorunları yaşayan bireyler tarafından yönetimi sağlanırsa yaşadığımız sorunların birçoğunun kendiliğinden çözümlendiğini, engellerin birer birer ortadan kalktığını görürüz…
Yazan: Onur Ustaoğlu -Seslendiren: Fatma Gül Demir – Bolçi’nin Katkılarıyla Bolu Olay Gündem Gazetesi Konuşan Yazılar…
Bir yanıt bırakın