Yazıyı Özge Nur Dilber’in sesinden dinlemek için videoyu çalıştırın…
Bu yazıları takip edenler, benim şaka yapmayı ve şakalaşmayı sevdiğimi bilirler. Ancak, çevremdeki insanlar bana hep “şakacısın, ama nerede duracağını o kadar iyi biliyorsun ki sana kızamıyoruz” derler. Gerçekten de her şeyde olduğu gibi şaka yaparken de duracağım yeri bilirim. Zaten böyle olmazsa, şaka başka bir şeye dönüşür ve insanları gülümsetecek yerde kızmalarına neden olabilirsiniz. Zaten günümüzde gülümsemek ve şaka yapmak adeta lüks bir şey haline gelmeye başladı. Bunun nedenini size şöyle anlatayım.
Çok değil, bundan 30-40 yıl öncesine gitsek, sinema ve tiyatro oyunlarına baksak, televizyon dizilerini incelesek, insanların ağlamak için sinemaya ve tiyatroya gittiklerini, televizyon karşısına ağlamak için geçtiklerini görürüz. Bilmiyorum, ama bu durumu incelediğimizde bana o zamanlar insanlar daha mutluymuş gibi geliyor. Baksanıza, gülmekten sıkılıp biraz ağlayalım diye sinemaya tiyatroya para verip hüngür hüngür ağlamaya giden insanlar varmış. Galiba o zamanlar ağlamak lüks bir şeymiş.
Günümüze geldiğimizde, bunun tam tersi olduğunu, yani artık gülmenin lüks olduğunu, insanların gülmek için sinemaya tiyatroya gittiklerini görüyoruz. Önceden insanlar ağlamak için para harcarmış, şimdi ise gülmek için para harcıyorlar. Aslında, bu da günümüzde ne kadar mutlu olduğumuzun bir göstergesi ve yetkililer tarafından incelenmesi gereken bir konudur.
Tabii, durum böyle olunca, yani insanlar günlük hayatta mutsuz ve adeta robotlaşmış gibi çalışınca, insanlar hoşgörü duygusunu da kaybediyor. Yavaş yavaş hiçbir şeye tahammülü olmayan, monoton yaşayan, yani her gün aynı şeyleri yapan insanlara dönüşüyoruz. Taktir edersiniz ki, bu da iyi bir şey değil! Bütün bunları niye anlattığıma gelince.
Dedim ya, ben şaka yapmayı, etrafımdakilere takılmayı, gülmeyi ve güldürmeyi çok severim. Yaptığım işlerde ve engellenenler için yaptığımız organizasyonlarda ekibimi kurarken, öncelikle eğlenmeyi ve eğlendirmeyi bilen kişilerden kurarım. Bakın, size başımdan geçen bir anıyı anlatayım. Yıllar önce yine engellenenler için organizasyon hazırlıyorduk. Organizasyon başlamadan, akülü aracımla bir kenarda durdum. Heyecanla oradan oraya koşuşturan ekip arkadaşlarımı izliyorum.
Derken, benim bu huyumu bilen orada koşuşturan bir arkadaşım yanıma geldi. Heyecanlı heyecanlı, “Onur, kalk biraz da ben oturacağım. Yanlış ayakkabı seçiminden dolayı, ayaklarım çok ağrıdı” dedi. Ben de gülümseyerek, “Sen zaten küçücük bir şeysin, kakmama gerek yok. Gel, şuraya sığarsın” diye cevap verdim. O stresli ortamda bu konuşmayı duyan herkes gülmeye başlamıştı ve organizasyon gayet başarılı geçmişti.
Evet, şimdi bu konuşma bazılarına garip gelebilir, hatta bazıları, “Ne demekmiş tekerlekli sandalyedeki bir insana kalk demek?” diye ayıplayıp kıza bilirler. Ancak bence zaten başımıza ne geliyorsa, gülmek yerine kızan her şeye ayıp diyen insanlardan geliyor. Arkadaşlar, şunu unutmayın, engellenenler de şaka ve espri yapar ve engellenen insanlar da gülümser. Biliyorum, bunları yazmakla kafanızda çizdiğiniz engellenen birey devamlı üzgündür ve bakıma muhtaçtır imajına ters düşüyor.
Açık söyleyeyim, benim ve ekip arkadaşlarımın yaptığımız tüm işlerde yapmaya çalıştığımız biraz da engellenenlerle ilgili oluşan yanlış imajları ve önyargıları düzeltmektir. Empati ve hoşgörü gibi duyguları biraz olsun harekete geçirmektir. Unutmayın, bu duygularımızı ne kadar dinamik tutarsak, karşımızdakine insanca yaklaşırız.
Bakın, sevgili arkadaşlar, dünyada gülmek, güldürmek, şaka yapmak, monotonluğu engelleyen, hayata renk katan en önemli şeylerdendir. Hatta ben şöyle düşünürüm. Bazen sıcacık bir gülümseme, tatlı bir bakış, engellenen bir insana birçok engeli aştırabilir. Başlangıçta da anlatmaya çalıştığım gibi, ülkemizde gülmek lüks bir şey haline geldi. Ancak ben inanıyorum ki, bunu bizler küçük şeyler yaparak değiştirebiliriz. Mesela, şimdi yazıyı bitirin ve sevdiğiniz birini arayın. Göreceksiniz, onun sesini duyunca gülümseyip mutlu olacaksınız ve gününüz mutlu geçecek. Ne dersiniz, denemeye değmez mi?
Yazan: Onur Ustaoğlu – Seslendiren: Özge Nur Dilber – Bolçi’nin katkılarıyla… Bolu Olay Gündem Gazetesi Konuşan Yazılar.
Bir yanıt bırakın