Yazıyı Meryem Coşkunca’nın sesinden dinlemek için videoyu çalıştırın…
Kendinizi yetersiz hissettiğiniz bir yönünüz var mı? diye bir soru sorsam, cevabınız ne olur? Şimdi, bu sorunun nereden çıktığını merak ediyor olabilirsiniz. Belki de “Benim eksik bir yönüm yok” diyorsunuzdur. Ancak, çoğu insan böyle düşünse de aslında her insanın yetersiz hissettiği bir yönü vardır. Zaman içinde, insan beyni fark ettirmeden diğer yeteneklerle bu eksikliği kapatmaya çalışır. Örneğin, bir kişinin matematik becerisi eksikse, sözeli, yani yazma, okuma ve hitabet gücü yüksek olabilir. Bu yeteneklerle, matematikteki yetersizliğini kapatmaya çalışır.
Aslında, yetersizlik hissi yaşayan insanlarda çoğu zaman kendini hiçbir şeye layık görememe duygusu da vardır. “Ben o kıyafete layık mıyım?”, “Ben bu işe layık mıyım?”, “Şu kız ne kadar güzel, bana bakar mı?” ya da “Bu çocuk çok yakışıklı, benimle neden ilgilensin ki?” diye düşünürüz. Çünkü hep kendimizi eksik, karşıdakini ise fazla görürüz. Yani karşımızdakinin de eksiklikleri olabileceğini düşünmeyiz.
Bu yazıya neden bu sorularla başladığıma gelince; geçtiğimiz günlerde, içinde bulunduğumuz yaz döneminde televizyon kanallarında tekrarları yayınlanan, benim de çok sevdiğim “Mucize Doktor” isimli diziyi izledim. Bu dizi, otizmli bir insanın nasıl bir doktora dönüştüğünü anlatıyor ve Taner Ölmez ile Sinem Ünsal başrolleri paylaşıyor.
Dizinin ilk bölümlerinde, Ali karakteri Nazlı karakterine karşı yavaş yavaş bir şeyler hissetmeye başlıyor. Birlikte çalıştıkça, birlikte bir şeyler başardıkça Ali, adını koyamadığı ve daha önce hiç hissetmediği şeyleri Nazlı’ya karşı hissetmeye başlıyor. Bu hisleri fark ettikçe aslında kendini yetersiz hissetmeye başlıyor. Kafasında, “Nazlı çok güzel bir kız, niye bana sevgili gözüyle baksın ki? Niye beni sevsin ki?” gibi düşünceler beliriyor.
Bir gün dayanamıyor ve Nazlı’nın yanına gidiyor. Çekingen bir sesle, “Sana bir şey sormak istiyorum” diyor. Nazlı, “Sor tabi” diyor. Ali, “Sen çok güzel bir kızsın ve çok iyi bir insansın” diyor. Nazlı gülümseyerek, “Teşekkür ederim” diyor. Ali devam ediyor, “Acaba engelli birini sevebilir misin?” diye soruyor. Nazlı, “Niye sevmeyeyim? Bak Ali, sen insanlar normal görünüyor diye engelleri yok mu sanıyorsun? Benim ya da başka normal görünen bir insanın kendine göre bir sürü engeli vardır. Zaten sevgi de engellere falan bakmaz. O yüzden engelli ya da engelsiz, sevgide bir şey fark etmez” diyor. Bu dizinin sonunu da izleyen herkes bilir; Ali, Nazlı ile evlenir.
Bu diziyi ve anlattığım sahneyi izledikten sonra sosyal medyada önüme bir video düştü. Görme yetersizliği olan bir arkadaşımız, “Engelliler engellilerle mi evlenmeli, yoksa bir engelli standart bir insanla evlenebilir mi?” sorusunu soruyordu. Bu ikisi art arda gelince bu konuyu işlemeye karar verdim.
Belki de insanın doğasında vardır; bir şeyler eksik ya da diğer insanlardan biraz farklı olunca kendini yetersiz hissetmek. Ancak incelediğimizde bu düşünce yapısının doğru olmadığını görüyoruz. Buna örnek olarak, dünyanın en ünlü bilim insanlarından biri olan Stephen Hawking ve karısını gösterebiliriz. Rahatsızlığı belli olduğu sırada okulun en güzel kızı ile evlenmiş ve yıllarca evli kalmış, üç çocuğu var. Bence Stephen Hawking’in bulunduğu yere gelmesi ve tahminlerden uzun yaşaması, karısının sevgisi ve cesaretinin ürünüdür.
Bakın, bir şekilde engellenmiş olabilirsiniz. Standart bir insandan farklı görünebilir, hatta farklı düşünebilir ve farklı yeteneklere sahip olabilirsiniz. Bunları bir eksiklik olarak görmeyin. Karşınızdakini dev aynasında görüp ‘Bu bana bakmaz’ demeyin. Kendinizi bırakın; beyniniz, başta anlattığım gibi, bunları otomatik olarak çözecektir. Çünkü ortada karşılıklı bir sevgi varsa, her şeyi çözebilir, tüm engelleri aşabilirsiniz. Ve unutmayın, insan olduğunuzu unutmadan, yüreklerde engel olmadığını her zaman hatırlayın.
Yazan: Onur Ustaoğlu – Seslendiren: Meryem Coşkunca – Bolçi’nin Katkılarıyla Bolu Olay Gündem Gazetesi Konuşan Yazılar..
Bir yanıt bırakın