Yazıyı Fatma Gül Demir’in sesinden dinlemek için videoyu çalıştırın…
Size bir gofret verip yemenizi istesem kaç dakikada yersiniz? Bir ya da iki dakika dediğinizi duyar gibiyim. Peki, hiç düşündünüz mü? Bu kadar hızlı yediğiniz ve yaptığınız bir şeyden ne kadar tat alabilirsiniz? Yok denecek kadar az değim mi? iyide gofret tat alınmak için yenmesi gereken bir şey değil mi? Acele edip niye yaptığınız bir şeyden tat almıyorsunuz.
Zaten kendinizi ve çevrenizi incelediğinizde insanların hep acele ettiğini göreceksiniz. Tamam, belki dünya şartları iş hayatı hep hız ister sizden hep acele etmeniz gerekir. Ancak siz bu acele etme işini abartırsanız hayattan tat alamamaya başlarsınız. Hâlbuki dünyada her şey insanlara vakit kazandırmak için yapılmıştır.
Ne bileyim çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, süpürgeler, hatta günümüzde yeni nesil kendi kendine evi silip süpüren yapay zekâlı süpürgeler, hep insanlara daha çok zaman kalması için yapılmış makinelerdir. Ancak tüm bunlar varken biz hala daha acele etmeye devam ediyoruz. Vaktimizi hayatın her alanında acele ederek geçiriyoruz ve yaptıklarımızdan tat alamıyoruz
Mesela insanlar evleniyorlar. Ah bir çocuğum olsa diyorlar. Çocuk oluyor ah bir yürüse diyorlar. Çocuk yürüyor. Ah bir okula gitse diyorlar, çocuk okula gidiyor. Ah bir okul bitse, iş bulsa diyorlar. Okul bitiyor iş buluyor, ah bir evlense deniyor, hep bir hız hep bir acele hiç olan bitenin tadını çıkarmaya çalışmıyoruz. Bunun içinde hayattan keyif almadan neyi niye yaşadığını bilmeden etrafta koşuşturan insanlar topluluğuna dönüşmeye başladık. Bence buda hoş bir şey değil
Hayattaki tüm yapılacak işleri hızla bitirirsek. Ortada hissedeceğimiz, tat alabileceğimiz bir şey kalır mı? İşte bunun için hayat aceleye gelmez. Bir şeylerin olmasını beklerken sıkılmak, kızmak, sinirlenmek yerine beklediğimiz her neyse onun tadını çıkarmalıyız. Eğer acele etmeden yaptıklarımızın tadını çıkarmayı öğrenirsek daha mutlu daha başarılı bir hayatımız olur hem bence dünyada yaşanılan tüm olumsuz şeylerin nedeni birazda insanların hep acele etmesidir
Düşünsenize bir mimar çizimlerinde acele ederse hata yapar yaptığı binalar çöker. Bir şoför ne kadar iyi araba kullanırsa kullansın acele ettiğinde ve hız yaptığında kaza yapma riski artmaz mı? Veya bir hanımı yemeğe götürmek için bekleyen bey acele edip sinirlenirse kavga etmeden evden çıkabilirler mi? Tamam, kabul ediyorum son örneği biraz gülümseyin diye yazdım Hanımlar kızmayın sakın.
Bütün bunları niye anlattığıma gelince biliyorsunuz çoğu zaman engellenen arkadaşlarımız yavaş algılar yavaş hareket ederler bu yüzdende aileleri ve yakınları hiç uğraşmadan “sen bu işi yapamıyorsun ben yapayım.” Diye yaklaşırlar. Hatta öğrenme güçlüğü çeken yani normal bir öğrenciden daha yavaş öğrenen arkadaşlarımızı okullarda kaynaştırma sınıflarında Öğretmenler ve öğrenciler bizi yavaşlatıyor diye istemeyebiliyorlar.
Her şeyin hız ve ezber olduğu bir ülkede ben bu olayları gürünce ya da duyunca artık şaşırmıyorum. Çünkü çoğu kişi insan kazanma derdinde değil maalesef uğraşmak öğretmek o kadar zor geliyor ki. Ancak esas başarının anlatmaya çalıştığım gibi insanları yetiştirmek olduğunu birazcık ilgi ve sevgiyle bütün engellerin aşılacağını hep unutuyoruz ya da hızlı yaşamaktan göremiyoruz diyebiliriz.
Başta da dediğim gibi hayat şartları ve eğitim sistemi bizi hızlı olmak zorunda bıraksa da kimi zaman hata yapmamak ve göremediklerimizi görmek için biraz tempomuzu düşürmeliyiz. Yaşadığımız her andan tat almayı öğrenmeliyiz ve herkese öğretmeliyiz. Unutmamalıyız dün tarihtir, yarınsa bir bilmece bu gün ise bir hediye tabii ki kıymetini bilene….
Yazan: Onur Ustaoğlu – Seslendiren: Fatma Gül Demir – Bolçi’nin Katkılarıyla Bolu Olay Gündem Gazetesi Konuşan Yazılar….
Bir yanıt bırakın