
Yazıyı Fatma Gül Demir’in sesinden dinlemek için videoyu çalıştırın…
Yolda yürürken güzel bir kadın ya da yakışıklı bir adam görseniz, dönüp göz ucuyla bakarsınız ve içinizden “Ne kadar güzel bir kadın” ya da “Çok yakışıklı bir adam” diye geçirirsiniz. Şimdi bazı arkadaşlar “Biz öyle şeyler yapmıyoruz” diyecekler, ama dürüst olalım; çoğumuzun göz ucuyla bakmadan geçmediği olmuştur. Hatta “Güzele bakmak sevaptır” diye bir atasözümüz bile var.
Peki, dış güzellik yani fiziki güzellik bu kadar önemli ve dikkat çekiciyken, güzellik standartlarının dışında kalan, hatta biraz farklılıkları olan, toplumda “farklı” görünen insanlara nasıl bakıyoruz? Bazı insanlar bu gibi durumları hiç fark etmeyebilirken, kimileri farklı olanlara önyargıyla yaklaşıp “Ay yazık, geçmiş olsun” der. Elbette her birey böyle düşünmüyor, ama toplumun genelinde hâlâ bu tür yargılarla sık karşılaşıyoruz. Ben burada en naif kelimelerle anlatmaya çalışıyorum, çünkü farklılıklara çok daha garip tepkiler verenler de var.
Özellikle de bu tür tepkiler, engelli bireylere karşı sıkça gösterilir. Kişinin neleri başardığı, ne iş yaptığı hiç önemli değildir. Dış görünüşü “farklı” diye hemen acıma dolu bakışlarla, “Ah yazık” demelerle ve hatta daha sert tepkilerle karşılaşır. Bu tepkileri verdiğiniz insana bir sorun: Neleri başarmış, ne işle uğraşıyor? “Ah yazık” dediğiniz ve önyargıyla yaklaştığınız kişi, belki de sizden daha başarılı, daha sağlıklı ve dünyaya sizden daha çok yarar sağlayan biridir.
Şimdi bu yazıları takip edenler, “Onur yine bir şeylere kızmış” diyecekler. Evet, sinirliyim. Evet, kızgınım. Farklı insanlara karşı bu önyargılı bakış açısı artık değişmeli. Ancak ne yazık ki hâlâ bir şeylerin değişmediğini, az önce izlediğim bir video ile bir kez daha gördüm.
Size önce o videoda izlediğim Umut Ünlü arkadaşımızın yaşam hikâyesini kısaca anlatmak istiyorum.
“Umut Ünlü, 2001 yılında Van’ın Gevaş ilçesinde doğdu. Doğuştan iki kolu ve iki bacağı yarım olarak dünyaya geldi. Ailesi, sağlık durumu nedeniyle İstanbul’a taşındı. Burada birçok ameliyat geçirdi. Eğitimini Kültür Üniversitesi İşletme Bölümü’nde tamamladı, şu anda ise Rumeli Üniversitesi Beden Eğitimi Bölümü’nde eğitimine devam ediyor.
Ancak Umut’un hayatı her zaman kolay olmadı. Yaşadığı zorluklar nedeniyle pes etmedi, hayatını değiştirmeye karar verdi. 2020 yılında yüzmeye başladı ve kısa sürede büyük başarılar elde etti.
Paris 2024 Paralimpik Oyunları’nda, erkekler 50 metre serbest S3 kategorisinde yarışarak altın madalya kazandı ve Türkiye’yi gururlandırdı.”
Gördünüz değil mi, Umut neler başarmış? Şimdi lütfen kendinizi Umut’un yerine koyun ve biraz empati yapın. Siz onun yerinde olsaydınız, bunları başarabilir miydiniz? Biliyorum, bu soru düşündürücü. Ancak galiba bazı davranışları sergilemeden önce birazcık düşünmeye ihtiyacımız var.
Çünkü izlediğim sohbet videosunda, Umut Ünlü gibi bu ülkeye altın madalya kazandırmış bir sporcumuzun bile, bazı insanlar tarafından rahatsız edici tepkilerle karşılandığını öğrendim. Umut, sokakta karşılaştığı bazı kişilerin kendisini görünce çeşitli şaşkınlık veya ürkme ifadeleriyle tepki verdiklerini anlatıyor. Bu tür tepkiler, aslında kişinin karşısındakine yönelttiği küçümseyici, dışlayıcı bakış açısının bir yansımasıdır. Yahu, adam başarmış, milli sporcu olmuş, altın madalya kazanmış, ülkesine dönmüş! Ama sokakta karşılaştığı tepkiye bak! Bu tutum ve davranış kabul edilebilir mi, siz söyleyin. Üstelik Umut, olimpiyat köyünde ve yurt dışında böyle bakış açılarıyla hiç karşılaşmadığını söylüyor.
Sunucu da Umut’a, “Böyle davrananlara bir şeyler söyle, sesini çıkar” dedi. Umut’un cevabı ise “Bu tür durumlarda sessiz kalmayı seçiyorum” oldu.
Evet, belki Umut ve onun gibi davranışlara maruz kalan arkadaşlarımız, tartışma çıkmasın, efendilik bende kalsın diye seslerini yükseltmiyor olabilirler. Oysaki böyle durumlarda, toplumsal bilincin gelişmesi için birazcık ses çıkarmak gerekir. Gerçi anlayana sessiz kalmak da bir cevaptır; ama karşıdaki anlamıyorsa, birazcık ses çıkarmak en iyi seçenek olabilir.
Bakın, bizim en büyük eksikliğimiz, toplumsal bilinç düzeyimizin hâlâ eski Yeşilçam filmlerinde kalmış olması. O filmlerde de engellilik bir ajitasyon malzemesi olarak kullanılırdı. Oradan kalan yanlış bilinç, bugünkü yanlış tutumlara yol açmış olabilir. Bizim bu yanlış bilgilerle dolu toplumsal hafızayı temizlememiz gerekiyor.
Ne yapabiliriz? Mesela okullardaki eğitimlerde, anlatmaya çalıştığım bu konular işlenmeli. Bu bakış açısını ve hafızamıza yerleşmiş engelli insan algısını ancak eğitimle ve empatiyle düzeltebiliriz.
Yazan: Onur Ustaoğlu – Seslendiren: Fatma Gül Demir – Bolçi’nin Katkılarıyla – Bolu Olay Gündem Gazetesi – Konuşan Yazılar
Bir yanıt bırakın