ESAS ZOR ŞEYLERİ KONUŞMALI !

Onur Ustaoğlu Konuşan yazı
Onur Ustaoğlu Konuşan yazılar

Yazıyı Fatma Gül Demir’in sesinden dinlemek için videoyu çalıştırın…

İnsanların kolay konuşabildiği konular vardır. Bunların başında futbol, magazin ve siyaset gibi konular gelir, gerçi artık ülkemizde siyasette rahat konuşulacak konuların arasından çıkmış durumda. Neyse işte, birçok köşe yazarı ve gazeteci, kolay konuşulabilen konularla ilgili yazılar yazar. Hatta ülkemizde çoğu insan köşe yazarlığına “dur şu adam benim çok canımı sıktı, ben köşe yazarı olayım da ona bir iki laf çakayım” diye başlar. Ancak, bu mantıkla başlanan bir iş hiçbir başarıya ulaşmaz.

Örneğin, ben bu yazılarda hep zor konuşulan, hatta konuşulmayan şeyleri dile getirmeye çalışır, bakış açılarını gösterip çözüm önerileri sunmaya gayret ederim. Bunda ne kadar başarılıyım takdir sizin. Ancak, bazılarının istediği gibi daha basit konularda yazsaydım, bu yazılar bu kadar ilgi görmeyebilirdi. Bunun adım gibi farkındayım. O yüzden benden tarzımı ya da çizgimi değiştirmemi bekleyen kişiler varsa daha çok beklerler.

Ben hayatın içindeki engelleri ve engellenenleri, yani konuşulmayan şeyleri dile getirmeye devam edeceğim. İyi sinema filmlerinde ve tiyatro oyunlarında olduğu gibi, bir bakıma size ayna tutup hayattaki engelleri görmenizi sağlamaya çalışacağım. Bu arada, sinema filmi demişken hafta sonu dijital bir platformu karıştırırken bir filme denk geldim ve ilgiyle sonuna kadar izledim. İzin verirseniz konusunu birazcık paylaşmak istiyorum.

“Film 80’li yıllarda geçiyor. Yusuf, kendi halinde annesiyle yaşayan, etrafıyla iletişim kuramayan, çok fazla konuşmayan, okuma yazması bile olmayan hafif zihinsel engelli diyebileceğimiz genç bir adamdır. Simit satarak annesine yardım etmektedir. Bir gün simit satarken başına bir olay gelir ve kendini rehabilitasyon merkezinde bulur. Önceleri rehabilitasyon merkezinden kaçmaya çalışır. Her yakalandığında rehabilitasyon merkezindeki güvenlik görevlilerinden dayak yer. Ancak bunu kimseye söyleyemez.

Bir süre sonra rehabilitasyon merkezinde tedavi gören güzel bir kız dikkatini çeker. Kızın adını doktorlara sorar, Menekşe olduğunu öğrenir. Oradaki hastalardan biri Yusuf’a gel, sana okuma yazma öğreteyim der. Yusuf tamam der. İlk önce harfleri öğrenir, yazmak şeklinde değil, her gün gazetenin harflerini keserek önce “Annem” yazar. Sonra da “Menekşe” yazar. Giderek, Menekşe ile arasında bir sevgi oluşmaya başlar. Bu sevgi, her ikisine de iyi gelir. Ancak, Menekşe’nin Yusuf’a olan ilgisi rehabilitasyon merkezindeki güvenlik görevlilerini rahatsız eder, çünkü bu güvenlik görevlileri zaman zaman rehabilitasyon merkezinde kalan kadın hastaları kötü amaçlarına alet etmektedir. Yeni hedefleri de Menekşe’dir. Bu yüzden Yusuf’u birkaç kez kenara çekip, Menekşe’den uzak durması konusunda tehdit ederler. Aynı şekilde Menekşe’yi de tehdit ederler. Burayı fazla uzatmayacağım, Menekşe ile Yusuf bir şekilde güvenlikçilerin ellerinden kurtulurlar. Ve doktorlar ikisinin de iyi olduğuna dair rapor verip, Yusuf ile Menekşe’yi çıkabilirsiniz, derler.

Rehabilitasyon merkezindeki doktorlardan biri çocukları aldı. Yusuf’ların evine götürdü. Yusuf evin kapısını çaldı, anne diye seslendi. İçerden annesi kapıyı araladı, şöyle bir baktı. “Çocuklar, ben oyun oynamaya gelemem, babam kızıyor,” dedi. Kapıyı kapatıp içeri girdi. Yusuf ve Menekşe şaşkın bir ifade ile kaldılar, doktor kadının alzheimer olduğunu anladı ve film bitti.”

Bu güzel filmin adı “Şuursuz Aşk”. Dijital bir platformda yayınlanıyor. Şimdi, ülkemizde bu tür filmlerin yapılması, engellerin anlatılması güzel bir girişim. Ancak ben olsam, filmi burada bitirmezdim. Umarım devamı çekilir. Çünkü asıl bundan sonrası önemli. Yusuf gibi biraz zihinsel sorunları olan bir adam, Menekşe gibi güzel bir kızla ne yapacak? Etraftakiler, insanlar, onlara nasıl davranacaklar? Yani insanların bakış açıları ve yaklaşımları nasıl olacak?

Ben hep söylerim, bu tür öykülerde ya da filmlerde, biz keloğlana padişahın kızını veririz. Sonra ne oldu sorusunu sormayız. Bilmiyorum, yazması ve göstermesi zor mu geliyor, ama bence asıl keloğlan padişahın kızını aldıktan sonra ne oluyor? Nasıl yaşıyorlar? Mutlular mı? Sorularını sorup, ne kadar zor olsa da sonrasını anlatmalıyız. Bazı engelleri o zaman görürüz ve fark ederiz. Fark ettiğimiz engelleri de çok daha kolay aşarız…

Yazan: Onur Ustaoğlu- Seslendiren: Fatma Gül Demir – Bolçi’nin Katkılarıyla Bolu Olay Gündem Gazetesi Konuşan Yazılar…

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*