Esas sorun yetişkinlerde!

Söyleşiyi Milya İpek Nuraydın ve Ahmet Hamarat’ın sesinden dinlemek için videoyu çalıştırın.

“03.12..2020 tarihinde Bolu Olay Gündem Gazetesinde yayınlanmıştır.”

Bugün size, benim en iyi arkadaşlarımdan biri olan çok yetenekli, çok duyarlı, güzel bir hanımla yaptığımız söyleşiyi sunmak istiyorum. Umarım bizim kadar keyif alırsınız. Ancak gülümseyeceğiniz ve hayata belki de hiç bakmadığınız bir açıdan bakacağınız kesin. Başlıyoruz söyleşiye…

***

Esra, bize kendini tanıtır mısın?

Ben Esra Karadağ, 02.07.1993 Eskişehir doğumluyum. CODA Türk işaret dili tercümanıyım. Eskişehir Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğünde, 2015 yılından beri işaret dili tercümanı olarak çalışıyorum. Şuan, Açık öğretimde sosyal hizmet okuyorum Sivil toplumla haşır neşir olmayı seviyorum.

Peki, hobilerin var mı?  Mesela ben sana yemeğe gelsem iyi yemek yapar mısın?

Tabi ki, gel her zaman beklerim. Yemek konusunda tariflere bakarak ama asla uymayıp kafadan karıştırıp yaparım, güzel olduğunu söylüyorlar.

Demek bir şeyler icat etmeyi yeni şeyler denemeyi seviyorsun.

Aaa tabii, öyle söyleyince bak mesela ahşapla uğraşmayı çok severim. Eskiden resim yapardım, yazar çizerdim ama bıraktım. Ancak o tabloları izlemeyi ve dokunmayı çok seviyorum. Doğada olayım, kamp yapayım. Çıplak ayak yürüyeyim. Hatta son 1-2 yıldır zifiri karanlıkta ormanda, yıldızlar ve şanslıysam ay ışığı eşliğinde yürüyüş yapmak en sevdiğim şeylerden biri oldu. Genel olarak bir canlının hayatına dokunabileceğim şeylerle zamanımı geçiriyorum sanırım.

***

Harikasın ancak burada “Tek başına mı dolaşıyorsun ?” sorusunu sorup magazin işlerine girmeyi Eskişehir’deki magazin muhabiri arkadaşlara bırakayım. Şaka bir yana günümüzde herkes İngilizce gibi diller öğrenir. Sen niye İşaret dilini seçtin?

 

Açıkçası ben seçmedim. Ben bir CODA’yım. Dilimize direkt bu şekilde geçmiş. Açılımı; Children of Deaf Adults. Yani işitme engelli ebeveynlere sahip engelli olmayan bireylere verilen ad. Benim annem ve babam sağır bireyler. Ana dilleri Türk işaret dili. Yani ben çift dille yetişen bir birey olarak geldim dünyaya. Anadilim Türk işaret dili ve Türkçe.

 

***

 

Böyle özel bir ailede yetişmek aslında bir avantajdır. Ancak bu avantajı çocukken göremeyiz. Özellikle okul çağlarında, özel bir ailenin çocuğu olduğun için sıkıntılı dönemler oldu mu? Yani anlattığında diğer çocukların bu konuya bakış açısı nasıldı?

 

Sanırım çocukken ben de, arkadaşlarım da bu avantajın farkındaydık. Enteresan çocuklardık. Evet sıkıntılarım oldu pek tabii. Ben diğer çocuklardan, yani arkadaşlarımdan hiç bir tuhaf ya da negatif tepki gördüğümü hatırlamıyorum. Çocukken her şey bence çok daha “normal”. Sınıf arkadaşlarımın tek dertleri, katıldığım veli toplantılarında konuşulan şeyler ve işaret dilini öğrenmek oluyordu. Çoğunlukla arkadaşlarımın aileleri de çocuklarıyla yaşıt olmama rağmen beni hep olgun görüp çocuklarını bana emanet ederlerdi.

 

***

Bazı insanlar doğuştan olgundur ve liderdir. İnsanlara ve çocuklara kolayca sözünü dinletir demek sende böyleydin. “ çocuklar bir şey yapmadı dedin peki büyükler bir şey yaptı mı?”

Evet, sevdiğim bir öğretmenim farkında olmadan bana sorduğun şeyi yaptı. Ne kötüdür ki hala onu anımsarken böyle bir anıyla hatırladığıma üzülürüm. Anım ise şu; lise 1’e başlamıştım. Anasınıfından 8. sınıfa kadar aynı okulda olduğum için tüm öğretmenlerim ailemin ve benim durumumu biliyordu. Ancak yeni bir eğitim öğretim hayatıyla ben yine en baştan herkese tek tek anlatmak durumunda kalmıştım. İdare böyle işleri yapmıyordu. Ben kendi işimi kendim göreyim dedim anlattım, herhangi bir sorun olmadı. Arkadaşlar açısından da herkes yine hayranlıkla izliyordu beni, ta ki ilk dönem sonu “Veli toplantısına kadar. Branş öğretmenlerinden biri beni teneffüste kenara çekti ve konuşmak istediğini söyledi. Konumuz şuydu; veli toplantısına (neden annemle babam olamıyor onu da anlamamıştı) gelmek beni utandırırsa eğer özel olarak sonradan annem/ben ve öğretmenler olarak görüşülebileceğini bunun sorun olmayacağını, sınıf öğretmenim ve diğer branş öğretmenleriyle konuşabileceğini söylemişti.  Benim pek sevgili öğretmenim kendince bana iyilik yapıyordu sanırım. Cümle gerçekten de tam olarak “şayet annenle toplantıya gelmekten utanırsan dı ‘Benim cevabım ise “ben ailemden bugüne dek hiç utanmadım hocam. Veli toplantılarına bu zamana kadar annemle gittiğim de oldu, babamla gittiğim de. Ama siz öğretmenlerim işaret dili bilseydiniz katılmazdım tabi ki. Dili bilmeyen ve öğrencisinin velisiyle iletişime geçemeyen sizsiniz, şayet benim varlığım sizi utandıracaksa yapabileceğim bir şey yok kusura bakmayın.” olmuştu. Sonrası sessizlik ve benim müsaadenizle diyerek bir sinir yanından uzaklaşmamdı. Yani Onur, çocuklarda değil sıkıntı, yetişkinlerde…

***

Bu dediğin şey ne kadar önemli aslında tüm öğretmenlerimizin azda olsa işaret dili bilmeleri gerektiğini gösteriyor. Peki, sen aynı zamanda bir eğitmensin. Türkiye’de biz yeterince işaret diline önem veriyor muyuz?

Kesinlikle. Şuan çoğu öğretmen adayı öğrencim işitme engelli/sağır olursa düşüncesiyle yaklaşıyor olaya ama benim yaşadığım gibi veli iletişimi de giriyor işin içine aslında. Son yıllarda Türk işaret dili anlamında ülkemizde ciddi yol kat edildiğini düşünüyorum. İnsanlarımızın farkındalıklarının geliştiğini görebiliyorum. Geçmiş yıllarda bilinen yanlış yargıların kırıldığı aşikâr. Hem işitme engelli/sağır bireyler adına hem de Türk işaret dili adına birçok çalışma ve girişim mevcut. Yeterli mi? Tabi ki değil, çoğu gelişmiş ülkeye nazaran çok gerideyiz bu konuda bana göre ancak her geçen gün akademik çalışmaların artması ve görünürlüğünün çoğalmasıyla daha da iyi noktalara geleceğini düşünüyorum.

***

Peki, Esra sen özel bir ailede yetişmişsin ve tanıdığım kadarıyla herkese örnek gösterilecek bir insansın. Seninle aynı durumda olan toplumun bakış açısı yüzünden engellenen bireyleri yanında gezdirmekten çekinen kişiler var. Bu kişilere ne önerirsin?

Teşekkür ederim Onur. Neden belli kalıplara, normlara sıkışıp en başta kendilerine ve çevrelerine hayatı zindan ediyorlar ki bu soruyu bir durup kendilerine sormalarını ve düşünmelerini öneririm. Mahalle baskısıyla eş bir bakış açısı bu benim gözümde. Erişilebilir bir düzende zaten engellenen bireyler bağımsız ve olağan bir şekilde hayatlarını sürdürüyorlar. Kimse kimseyi yanında gezdirmiyor, gezdirmemeli bence. Maalesef ki erişilebilir bir düzende yaşamadığımız için 3.kişilere ihtiyaç duyulabiliyor evet ama bu apayrı bir konu bence. Kısacası tüm insanlara sevgi ve cesaret duygusunu öneriyorum ki bence sevgi zaten cesareti doğurur.

***

Ne güzel dedin ben hiç istemesem de bu güzel sohbetin sonuna geldik. Son olarak bana ve bizi takip edenlere söylemek istediğin bir şey var mı?

Öncelikle bu güzel sohbet için sana teşekkür ederim. Umarım takip edenler bizim kadar keyif alır. Son olarak şunu söylemek istiyorum. Her kültür özel ve güzeldir ama “sağır kültürü” kavramıyla karşılaşmamış olabilirsiniz, mutlaka tanışmanızı isterim. Sağır kültürüyle, işaret diliyle. Rengarenk gerçekten

***

Evet o kültür ve işaret dili bence gerçekten bambaşka ve çok renkli bir dünya bence de herkesin bu renkli dünyaya bir şekilde dahil olması gerek bunun içinde yetkililerin daha çok düşünüp daha çok çalışmaları gerek. Esra bana vakit ayırdığın ve eşlik ettiğin için çok teşekkürler. Söyleşi bitse de seni bırakmıyorum. Gel bir yemek yiyelim Hem şu “ Ormanda karanlıkta kiminle yürüyorsun onu merak ettim “  özel olarak bir konuşalım bu konuyu.

Ay Onur öğrenmeden rahat etmeyeceksin değil mi? tamam yemekte konuşuruz…

 

Söyleşi : Onur Ustaoğlu – Esra Karadağ Seslendirenler: Milya İpek Nuraydın – Ahmet Hamarat

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*