ÇÜNKÜ SEN DAHA ÖLMEDİN !

Onur Ustaoğlu Konuşan yazı
Onur Ustaoğlu Konuşan yazılar

Yazıyı Özge Nur Dilber’in sesinden dinlemek için videoyu çalıştırın…

Gayet havalı be yakışıklı bir adam işinde terfi etmişti. Kutlamak için tüm arkadaşlarını ve sevgilisini yeni aldığı göl evine davet edip eğlenceli bir parti vermişti. Parti sırasında arkadaşlarına hava atmak için evin önündeki iskeleye çıkıp göle balıklama bir atlayış yaptı. Ancak göl derin atlamaya uygun olmadığı için atlamanın şiddetiyle adamın boynundan kırt diye bir ses geldi. Önce bütün vücudu kasıldı sonra gevşedi. Suyun içinde hiç kıpırdamadan kaldı.

Onun kıpırdamadığını gören arkadaşları ve sevgilisi hemen sudan çıkartıp hastaneye götürdüler. Yapılan muayene ve tetkiklerden sonra adamın omurilik felci olduğu göğsünden aşağısını hareket ettiremediği anlaşıldı. Doktorlardan bunu duyan sevgilisi o anda adamı hastanede bırakıp çekti gitti yakışıklı adam 6 ay boyunca fizik tedavi gördükten sonra kollarını ve ellerini kullanmayı tekrar öğrendi.

Ancak bu seferde kendi kendine kızmaya ve acımaya başladı. Hastaneden çıktı evine gitti. Ailesi evi onun tekerlekli sandalye kullana bileceği hale getirmişti. Ancak yakışıklı adam her ihtiyacını ailesine ve evde bakım hizmeti görevlilerine yaptırmaya başladı ve kendine yardımcı olmaya çalışan insanları da fena halde kırıyor ve incitiyordu. Babası annesine şunun her istediğini yapma bırak yemeğini kendi yesin tuvalet ihtiyacını kendisi karşılamayı öğrensin diyordu.

Bir gün eve evde bakım gönüllüsü bir hemşire geldi. Bu kadın diğer görevlilere benzemiyordu. Hareketleri tatlı sert ve yakışıklı adama yardım etmiyordu. Daha çok ona tek başına bağımsız bir şekilde nasıl yaşayabileceğini anlatmaya ve öğretmeye çalışıyordu. Yani masaya yemeği getiriyor. Hadi ye bakalım diyordu. Yakışıklı adam ben yapamam yardım et dese de olmaz sen yapabilirsin hadi ye o yemeği göreceğim diyordu.

Çok geçmeden adam bir akülü tekerlekli sandalye aldı. Evdeki ihtiyaçlarını kendisi gidermeye başladı. Tamam, evdeki ihtiyaçlarını karşılıyordu ancak işe gidip gelme nasıl olacaktı? Hastanede birlikte tedavi gördüğü bir arkadaşı tekerlekli sandalye kullanıcıları için özel olarak üretilmiş bir araç getirdi. Araçta şoför koltuğu yoktu ve rampa sistemi uzaktan kumandalıydı. Şoför koltuğunun olduğu bölüme akülü aracıyla yanaşıp, özel tertibat sayesinde tek eli ile aracın direksiyonunu, gazını, frenini kontrol edebiliyordu.

Adam Kazadan önce kullandığı aracı sattı. Biriktirdiği parayı üstüne ekleyerek minibüs tarzındaki kendi kullana bileceği. Bu özel tertibatlı aracı aldı. Artık iş yerine kendisi gidip gelebiliyordu. Bağımsızca her işini halledebiliyordu. “Bir gün yine hemşiresiyle çalışırken kadın gördün mü bak bağımsız hale gelmeye başladın. Çünkü sen daha ölmedin aslında ölmek ya da hayatta kalmak bizim her gün yaptığımız bir seçimdir. Ne olursa olsun sabah yataktan kalkmayı tercih ediyorsak yaşıyoruz demektir. Sabah yataktan kakmayı tercih etmiyorsak ölüyüz demektir. İlk tanıştığımızda sen yataktan kalkmıyordun yapabileceğin işleri yapmıyordun. Şimdi yaşamayı tekrar öğrenmeye başladın dedi….”

Evet, rastlantı sonucu karşıma çıkan ve ilgi ile izlediğim “Yarım kalan hayat“ isimli filmin bir bölümünü aklımda kaldığı kadarıyla anlatmaya çalıştım. Şimdi bazıları en heyecanlı yerde kestin diyecek. Böyle diyenlere bir zahmet filmi bir şekilde izlemelerini öneriyorum. Niye bu film ile başladığıma gelince hemen açıklayayım.

Filmi izlediğim de birçok şeyin doğru anlatıldığını gördüm. Mesela bizim ülkemizde böyle kaza geçirmiş ve tekerlekli sandalye kullanıcısı olmuş birine acıyarak yaklaşırız. Tıpkı filmdeki adamın annesinin yaptığı gibi onun yapması gerektiği şeyleri biz yapmak isteriz. Bu davranışa da yardım deriz. Ancak bu durumdaki birine yapılması gereken şey kendi kendine bağımsız yaşamayı tekrar öğretmektir. Şimdi yardım etmeyelim mi diyeceksiniz? Yardım edilecek ama sadece o kişi istediğinde, hayati ve acil durumlarda onun dışında yardım etmek engellenen kişiye secim şansı vermeden “sen yat ben her şeyi yaparım” mantığı ile yaklaşmak ona kötülük yapmaktan başka bir şey değildir

Bakın hayat dediğimiz şey filmdeki hemşirenin de dediği gibi aslında her gün yaptığımız seçimlerle şekillenen bir şeydir. Bu yüzden ne olursa olsun. Sabahları yataktan mutlaka kalkmalıyız bir şekilde yaşama karışıp bir şeyler üretmeye çalışmalıyız. Unutmamalıyız ki ancak bu şekilde bağımsız ve mutlu yaşarız…

Yazan: Onur Ustaoğlu – Seslendiren: Özge Nur Dilber – Bolçi’nin Katkılarıyla Bolu Olay Gündem Gazetesi Konuşan Yazılar…

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*