İLK CAMI SİZ KIRMAYIN !

Onur Ustaoğlu Konuşan yazı
Onur Ustaoğlu Konuşan yazılar

Yazıyı Fatma Gül Demir’in sesinden dinlemek için videoyu çalıştırın…

Bu yazıları hazırlarken çoğu zaman kendimi bir sahnede, ışıklardan yüzlerini tam seçemediğim tıklım tıklım dolu bir salonda, insanlara bir şeyler anlatmaya çalışırken hayal ederim. Yani bu yazılar aslında tam olarak köşe yazısı değildir. Benim için o salonda hayali olarak yaptığım konuşma metinleridir. Şimdi bazılarınız, “Onur, sen deli misin? Tıklım tıklım dolu salonda yüzlerini göremediğin insanlar karşısında diyorsun. Hayali bile bizim için korkutucu. Sen her hafta bu yazıları bu psikolojiyle nasıl yazabiliyorsun?” diyecekler.

Ancak ben böyleyim, yapacak bir şey yok. Karşımda insanlar olduğunu bilmek, hem heyecanlanmamı hem de dikkatli olmamı sağlıyor. Bu heyecanda aslında yazarlık yapan, sanatla uğraşanlar için işin en tatlı yeri değil midir? Hem bu yazıları konuşma metni gibi yazmasam bu kadar doğal ve anlaşılabilir olur muydu? Bir düşünün bakalım.

Şimdi, bugün bu sahneden bir akademisyen edasıyla sizinle okuduğum kitaplarda karşıma çıkan “Kırık Cam Teorisi”ni paylaşmak ve bu teoriyle size bir şeyler anlatmak istiyorum.

Bu teorinin öyküsünü şöyle anlatabilirim: Şimdi 1969 yılının ABD’sine kadar gidelim. Suç oranlarının yüksek olduğu dönemde suç psikoloğu Philip Zimbardo bu konuya kafa yormaya başlar. Suç oranlarının yüksek olduğu bir bölgeye kapıları aralık bir otomobil bırakır. Aynı modelde başka bir otomobili de zenginlerin yaşadığı bir bölgeye aynı şekilde konumlandırır. Suç oranlarının yüksek olduğu yerde otomobil 24 saat içinde yağmalanır ve sadece kaportası kalır. Zengin mahallede ise bir hafta geçmesine rağmen otomobile hiç kimse dokunmaz. Bunun üzerine profesör, öğrencilerinden otomobilin bir camını kırmalarını ister. Öğrenciler isteneni yapar ve akşama kadar otomobil tanınmaz hale gelir. Bütün camları kırılmış, kaportası çizilmiş ve içi çöplüğe dönmüştür.

Bunu gören Profesör Zimbardo şu sonuca varır: “İlk camın kırılmasına müsaade etmeyeceksiniz. Ya da kırılan camı en kısa zamanda onaracaksınız ki diğerleri bundan cesaret alıp diğer camlarınızı da kırmasın.”

Bu teoriyle ve yapılan deneyle karşılaşınca şöyle bir düşündüm. Aslında ülkemizde yaşadığımız birçok sorunu bu Kırık Cam Teorisi’ne uyarlayabiliriz. Profesör Zimbardo’nun dediği gibi sorunu çözebiliriz. Mesela ilk aklıma gelen, engellenen veya özel gereksinimli bireylere yardım edilirken farkında bile olmadan yapılan yanlışlara uyarlarsak…

Çoğu ailenin ve insanın, engellenen bireylere yardım etmek isterken aslında ilk camı kırdığını yani engellenen kişinin kendi yapabileceği bir şeyi “yardım etmek” bahanesiyle yaptığını görürüz. Bu yardımlar, engellenen kişiyi tembelliğe teşvik etmekten başka bir şey değildir. Siz ilk camı kırıp onun yapması gereken bir şeyi yaparsanız, emin olun diğer camlar çok geçmeden kırılacaktır.

İnsan psikolojisi ve beynimiz aslında tembelliğe ve konfora çok yatkındır, çok çabuk alışır. Ancak gereğinden fazla konfor ve tembellik insanı köreltir, bir şeyler öğrenmesini engeller. O yüzden, hiçbir zaman “bir defadan bir şey olmaz” deyip engellenen ya da özel gereksinimli bireylerin yapabilecekleri şeyleri yardım olsun diye sakın yapmayın. Yani ilk camı siz kırmayın. Hatta kırık cam varsa, engellenen bireyleri “Bunu sen yapmalısın” diye teşvik ederek onarmaya çalışın.

Bakın sevgili arkadaşlar, anlatmaya çalıştığım konu gerçekten önemli, çünkü maalesef toplumumuz engellenen bireylere hâlâ saksıdaki çiçekler gibi muamele etmeye çalışıyor. Bir defa şunu sakın unutmayın: Engellenen bir bireyi teşvik ederseniz, sorumluluk verirseniz her şeyi sizden daha iyi ve daha dikkatli yapabilir. Dolayısıyla zihin olarak yeterli bir düzeydeyse ve sağlıklı kararlar alabiliyorsa, hiçbir engellenen birey bakıma muhtaç değildir. Biz bu konuya bu pencereden bakarsak ve camları kırmamaya özen gösterirsek, birçok engel kendiliğinden ortadan kalkar…

 

Yazan: Onur Ustaoğlu – Seslendiren: Fatma Gül Demir – Bolçi’nin Katkılarıyla Bolu Olay Gündem Gazetesi Konuşan Yazılar…,

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*