
Yazıyı Meryem Coşkunca’nın sesinden dinlemek için videoyu çalıştırın…
Farkında mısınız, günümüzde insanlar her şeyin kolayına kaçmaya başladı. Durum her konuda böyle olunca, çözüm değil suçlu arar olduk. Mesela bir olay oluyor, biri bir şey yapıyor, hiç neden yapıldığını sorgulamıyoruz; direkt suçlu damgası vuruyoruz. Özellikle sosyal medya kullanıcıları bu anlattığım şeyi maalesef her konuda yapıyor ve giderek “niye böyle olmuş” diye sorgulama zahmetine bile girmeyen bir toplum haline gelmeye başladık. Bu da maalesef kötü bir şey.
“Onur, niye böyle başladın yazıya?” diyeceksiniz, hemen açıklayayım:
Geçtiğimiz hafta haberleri takip ederken bir haber dikkatimi çekti. Bir haftadır o haberle ilgili ayrıntıları takip ediyorum. Büyük ihtimal siz de biliyorsunuzdur haberi, ancak ben kısa bir özet şeklinde izninizle paylaşmak istiyorum.
“Ankara’nın Etimesgut ilçesinde bir işletme, 7 yaşındaki Down sendromlu bir çocuğu öğretmeniyle birlikte oyun alanına almayı reddetti. Çocuğa ayrımcılık yapılması kamuoyunda büyük tepki toplarken, olayın ardından aileler protesto düzenledi. Aynı işletmenin daha önce otizmli bir çocuğa da benzer şekilde davrandığı ortaya çıktı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı inceleme başlattı ve işletme, ruhsatsız olduğu gerekçesiyle mühürlendi. Olayla bağlantılı 4 kişi gözaltına alındı.”
Haberi hatırladınız değil mi? Peki olayın ardından yapılan açıklamalara baktınız mı?
Mesela bu konuda en yetkili olan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, olayla ilgili “Bakanlık, işletme hakkında Türk Ceza Kanunu’nun ‘nefret ve ayrımcılık’ suçu kapsamında suç duyurusunda bulunduğunu” belirtti. Ayrıca, çocuğa psikososyal destek sağlandığı ve sürecin titizlikle takip edileceği ifade edilmiş.
Bazı dernekler ve vakıflar da buna benzer açıklamalar yapmış. Ancak bu açıklamalar çözüm mü?
Yani bu gibi sorunlarda “Sorun varsa dükkanı kaparız, sorumluları da cezalandırırız, olur biter” mantığıyla hareket ediyoruz. Tamam, suçu olanlar elbette cezalarını çekmeli. Ancak sadece işletmeyi kapattık, suçlular hakkında işlem başlattık demememiz gerek. Çünkü benzer sorunlar okullarda, hatta sokaklarda bile yaşanabiliyor. Yani sorunumuz bireysel değil, toplumsal.
Peki şimdi gelin, işin kolayına kaçmadan düşünelim: O çalışanlar, Down sendromlu ya da otistik çocukları niye oyun alanına almamış olabilir?
Böyle farklı çocuklara nasıl davranacaklarını bilmedikleri için almamış olabilirler mi?
“Öğretmeni yanındaydı” diyeceksiniz. Onu da alsınlar diyeceksiniz. Ancak belki de “öğretmen girerse diğer çocukların yanındaki büyükler de girmek ister” diye düşünüp kargaşa çıkmasın diye almamış olabilirler mi?
Ya da — ki bu çok vahim olur — otizm ve Down sendromunu bulaşıcı bir hastalık sanmış olabilirler mi?
“Onur yapma, insanlar bu kadar da bilgisiz olamaz” demeyin. Ne yazık ki bu konularda bilgi eksikliği çok yaygın. Bu rahatsızlıkların adını bile duymayan insanlar olabilir.
Bundan birkaç yıl önce TRT Çocuk’ta yayınlanan, 5-6 yaşlarındaki Down sendromlu bir çocuğun yaşamını anlatan “Kardeşim Ozi” isimli bir çizgi film vardı. Yayınlandığı dönemde bazı ebeveynler bu programı Radyo Televizyon Üst Kurulu’na şikâyet etmişti. Şikayet sebebini araştırdığımda şu ifadeyle karşılaşmıştım: “Ozi’nin görünümü ve davranışları çocuğumu korkutuyor.”
İşte biz, farklı insanlara ve farklı yaşamlara bu kadar kapalıyız.
O gün “Kardeşim Ozi” şikâyet edildiyse, bugün yaşanan bu olaylara da şaşırmamak gerek.
Bakın değerli arkadaşlar, artık bu konularda kolaya kaçmayı bırakalım. Çünkü dükkan kapatınca, sorumlular cezalandırılınca sorunlar çözülmüyor. Bizim biraz sarsılarak kendimize gelip, toplumsal olarak bilinçlenmeye; bir bakıma uyanışa ihtiyacımız var.
Bu da öğretmenlerden ve eğitim sisteminden başlamalı. Öğretmenler bu konuda eğitim almalı.
Eğitim sistemimiz farklılıkları öğretmeli, “şuna benzemeye çalış, ne kadar benzersen o kadar başarılısın” dememeli. Hayatta ne öğrenirsek, bize benzeyenlerden değil; farklılıkları olan insanlardan öğreniriz.
Ben inanıyorum, bu bakış açısıyla yaklaşırsak, insanların farklı olduğunu kabul edersek, çocuklarımıza bunları öğretirsek bu gibi sorunları kökten çözeriz…
Yazan: Onur Ustaoğlu – Seslendiren: Meryem Coşkunca – Bolçi’nin katkılarıyla – Bolu Olay Gündem Gazetesi Konuşan Yazılar
Bir yanıt bırakın