Yazıyı Özge Nur Dilber’in sesinden dinlemek için videoyu çalıştırın…
Yazarlığa başladığımdan bu yana bu yazılarda değindiğim konulara farklı açılardan bakıp, “Bu niye böyle, şöyle olsa daha iyi olmaz mı?” sorusunu soruyorum. Bir anlamda cebimdeki soru işaretlerini çıkarıp sizlerle paylaşıyorum. Bence bu yazıların sevilmesi biraz da bu yüzden. Gerçi bu soru işaretleri zaman zaman başıma dert açsa da ben doğru soruları sormaya ve kafanıza küçük küçük soru işaretleri takmaya devam edeceğim.
Şimdi beni yakından tanıyanlar, “Onur, yaramaz çocuklar gibisin; biz cevaplamaktan yorulduk, sende soru işaretleri bitmiyor,” diye bana takılacaklar. Ne yapayım, soru sormazsak gelişemeyiz ki. Ben, soru sorarak kendini geliştirmeye çalışan biriyim.
Mesela az önce karşıma çıkan bir haberin özetini kısaca paylaşmak istiyorum. Bakın dikkatli okuyun ve ne olur, ilk aklınıza gelen bakış açısını sorularla nasıl değiştireceğimi görün.
Haberin özeti şu şekilde:
İstanbul Kağıthane’de yaşayan 16 yaşındaki omurilik felçli Hamza Medet Kılıç, teyzesine misafirliğe gittiği sırada kapı önünde bıraktığı akülü tekerlekli sandalyesi hırsızlar tarafından çalındı.
Hamza, sandalyesi olmadan dışarı çıkamadığını ve fizik tedavisine gidemediğini belirterek hırsıza seslendi:
“Eğer biraz vicdanın varsa sandalyemi geri getir.”
Kılıç, haftada birkaç kez dışarı çıkıp pazara, hastaneye ve açık lise derslerine gidebildiğini; ancak şimdi tamamen eve mahkûm kaldığını söyledi. Yardımseverlerden tek isteğinin, “eli, kolu, ayağı” olan sandalyesine yeniden kavuşmak olduğunu dile getirdi.
Bu haberi okuyunca tekerlekli sandalyeyi çalan hırsızlara kızdınız, biliyorum. Evet, hırsızların yaptığı affedilmez bir suç, orası kesin. Umarım arkadaşımızı bu duruma düşürenler yakalanıp ceza alır. Bu düşünceler, ilk bakışta hemen aklınıza gelen net şeyler. Peki size soruyorum: İyi bir akülü tekerlekli sandalye kaç lira bilen var mı?
Hemen söyleyeyim: 50 bin TL ile 200 bin TL arasında değişen fiyatlar var. Hatta ben az söylüyorum; ithal edilen bazı araçlar neredeyse ikinci el otomobil ile eşit değerde satılıyor.
Durum böyleyken, ihtiyacı olan çoğu kişi bu araçları almakta zorlanıyor. Bu kadar pahalı olduğu için de aslında her an çalınma riski taşıyan araçlar haline geldiler. Bakın, şunu unutmayalım: İnsanların böylesine hayati ürünlere ulaşmasını zor hale getirirseniz, üzülerek söylüyorum, bu olaylar kaçınılmaz hale gelir.
Ayrıca bir şeye daha dikkat etmenizi istiyorum: Bu gibi olaylarda niye hep iyiliksever insanlardan bir şeyler yapması beklenir, onu da anlamıyorum. Yardımseverlik elbette kıymetli, ama bu tür olaylarda esas sorumluluk kamu otoritesindedir; devletin gerekli adımları atması gerekir.
İnsanların iyi yaşamasını sağlayacak ve bu tür olayların yaşanmasını engelleyecek asıl sorumlular devlet yetkilileridir; yöneticilerimizin öncelikli görevi budur. Bazıları, “Ne yapabilirler ki?” diyecek. Ne yapılabileceğini hemen örnekle açıklayayım:
Mesela, takip ettiğim kadarıyla Fransa’da hükümet, devlet bütçesinden bu işlerde kullanılmak üzere bir fon ayırdı. 1 Aralık 2025 tarihinden itibaren engelli bireylerin kullandığı tekerlekli sandalyelerin kamu sağlık sigortası (Social Security) tarafından %100 geri ödenmesi planlanıyor. Yani bu demek oluyor ki, ihtiyacı olan kişi gerekli belgeleri getirdiğinde tekerlekli sandalyenin ücreti kendisine verilecek.
Bunu biz niye yapmıyoruz? Ekonomik koşullar demeyin, çünkü günlük hayatta aldığımız her şeyden vergi toplanıyor. Bu vergilerden bir pay ayırıp, fon oluşturup, üç hafta sonra Fransa’nın uygulayacağı bu düzeni biz de yapamaz mıyız?
Evet, biliyorum; bu sorular bazı arkadaşların hoşuna gitmeyecek. Ama ben size baştan demiştim, sorularla bakış açınızı değiştireceğim diye. Umarım bazı şeyleri gösterebilmişimdir.
Bakın, hayatta ancak doğru soruları sorarsak doğru cevaplara ulaşabiliriz. Bizler maalesef bu tür durumlarda “ah yazık” demeyi ve yardımsever insanlardan bir şeyler istemeyi öğrenmişiz. Halbuki bu işlerin düzelmesini istiyorsak, anlatmaya çalıştığım açıdan bakıp gerçek sorumlulardan bir şeyler yapmalarını istemeliyiz.
Unutmayın ki haklar, yardım değil; devletin vatandaşa borcudur.
Yazan: Onur Ustaoğlu – Seslendiren: Özge nur Dilber – Bolçinin Katkılarıyla Bolu Olay Gündem Gazetesi Konuşan Yazılar…
Bir yanıt bırakın